Günün ulusal ve yerel köşe yazarları

Ulusal ve yerel gazete ve haber sitelerinden sizin için derlediğimiz köşe yazıları...

İSTANBUL'A KAYYUM MU GELİYOR?

SÜLEYMAN ÖZIŞIK

15 Temmuz darbe girişiminden sonra yapılan Fetö operasyonları aralıksız devam ediyor.

Pek çok ilde Bylock kullandıkları gerekçesiyle askerler, polisler, hakimler, savcılar ve öğretmenler gözaltına alınıyor veyahut tutuklanıyor.

Peki ama Fetö'nün siyasi ayağını oluşturan isimlere neden dokunulmuyor?

Daha da önemlisi dokunulacak mı ve dokunulacaksa nasıl dokunulacak?

Son dönemlerde herkes bu soruyu soruyor ve tatmin edici bir cevap arıyor.

Anlatacaklarım soru sahiplerini ne kadar tatmin eder bilemiyorum ama olanı olduğu gibi anlatayım.

Bir defa önce şunu netleştirelim.

Bazı televizyon kanallarında ve gazetelerde dillendirilen, "Siyasi partiler içinde Bylock kullanan Fetöcü isimler var" söylentisinin aslı astarı yok.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

MHP BÖYLE ÇÖKERTİLİR!

ARSLAN TEKİN

MHP'nin Balgat kolunun başkanının, partili başkanlığın önünü açması, Ak Parti'nin "Ebedî Şef"ini, Türkiye'nin "Ebedî Şef"i yapmak için, MHP kitlesini çiğneyerek, yok sayarak; MHP'nin geleneğini, MHP'nin düsturlarını ve kendisinin önceki sözlerini yutup: "Gel Anayasa'yı çiğneme. Anayasa'yı sana uydurayım. Bütün ipleri eline al; ebedî şefliğin tescil edilsin. Türk'ü silme programı mı uygularsın, 36 dilimli Türkiye mi kurarsın, dünyaya savaş mı açarsın, ne istersen yap. Tek şartım var; ben Balgat'ta ebedî genel başkan olarak oturacağım... Bunu sağlayacaksın!" diyebilir mi?!Mesele budur. Başka yorum getirecek varsa beri gelsin!Eski rakibi, Tuğrul Bey bile, Ak Parti'de olduğu hâlde, başkanlığın nasıl bir felâket getireceğini bildiği için, çok ince ayarla, bu sisteme karşı çıkmıştır.Tecrübeli politikacı Deniz Baykal, partili başkanlık için CNN Türk'te ne dedi?"Sabahleyin Cumhurbaşkanımız, MGK'yı toplayacak. Öğlen bakanlar kurulunu, öğleden sonra da AKP MKYK'ya gidecek, oradan AYM'ye gidecek ve üyelerin yarısını kendisi tayin edecek. Böyle bir şey olamaz, bu ciddiyetsiz bir iştir. Gerçekten olamaz bir şeydir. Hiç bir ülkede böyle bir model yoktur."MHP milletvekilleri, şimdiye kadar başkanlığın ne fayda getireceğini kitlelere anlatabildiler mi? Sadece Balgat'takinin sadık yardımcısı Celal geçen hafta İstanbul'da, başkanlığı savundu. Bakmayın siz onun "yukarılara" şirinlik göstermesine... 1970'lerin başlarında, Atsızcı-Milliyetçi Hareketçi ayrışmasında tasfiyeye uğramış (Bıçakla da yaralanmıştı.) 40 yıldır bildiğim Celal, zamanında "ecmainci" dediğine, "yeşil komünist" dediğine asla oy vermez. Hesap adamıdır! Size uçtan bir örnek verdim.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

RUSLARLA DANS

EMİN PAZARCI

Daha düne kadar uçak krizi yüzünden kanlı-bıçaklı olduğumuz Rusya ile bugün geleceği şekillendirmeye çalışıyoruz. Sözde “stratejik ortağımız” Amerika ile de itişip kakışıyoruz.

Moskova ile sürdürdüğümüz telefon görüşmeleri ve karşılıklı ziyaretler, pek çok konuda önemli mesafeler almamıza yol açmış durumda. Biliyorsunuz, kısa bir süre önce Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Antalya’daydı. Suriye konusu enine boyuna masaya yatırıldı. Bazı konular olgunlaştırıldı.

Lavrov’a öncelikle Halep konusunda adım atmayı önerdik. “Bir insani yardım koridoru açalım” dedik:

-Ateşkes sağlayıp, sivilleri tahliye edelim.

Rus tarafından sıcak bir yaklaşım geldi. Konu enine boyuna görüşüldü, bazı noktalarda belli bir aşama da kaybedildi. Şimdi ise, Başbakan Binali Yıldırım ile birlikte Rusya’dayız. Konuyu olgunlaştırmaya çalışacağız. Anlaşma sağlanırsa, Rusya’nın Suriye’deki operasyonları duracak. Esad’ın rejim güçleri dizginlenecek. Öncelikle insani problemler çözülecek.

Tabii, Türkiye’nin hedefi bununla sınırlı değil. Asıl amaç, Suriye genelinde bir ateşkese ulaşabilmek. Eğer Rusya ile anlaşılabilirse, bu sağlanabilir. Çünkü, Rusya Esad’ı kontrol ediyor, biz de muhalifleri. Önümüzdeki dönemde, geçtiğimiz Cenevre görüşmeleri benzeri bir süreç tesis edilebilirse, buna şaşırmamak gerek. Gelişmelere bakılırsa, tarafların karşılıklı masaya oturacağı 4. Cenevre Süreci hayal değil.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

EKONOMİ NEREYE?

VEDAT BİLGİN

Türk ekonomisinde döviz fiyatlarında yaşanan dalgalanmaların bir krize neden olup olmayacağı hususu etrafındaki tartışmalar esas itibarıyla sebeplerle sonuçların birbirine karıştırılmasının eseridir. Bırakınız Türkiye ekonomisini dünyanın hiçbir yerinde döviz fiyatlarında meydana gelen dalgalanmanın tek başına bir ekonomik kriz meydana getirmesinden bahsetmek doğru değildir.

Piyasa ekonomisinin önemli göstergelerinden biri, paranın değerinin yabancı paralar karşısında ‘devlet veya bir kamu otoritesi’ tarafından değil doğrudan doğruya ‘piyasada oluşan fiyatlarla’ belirleniyor olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de uygulanmakta olan serbest kur politikası Türk Lirası’nın değerinin oluşumunu piyasaya bırakan bir uygulamayı yaklaşık on altı yıldır sürdürmektedir. Bunun en önemli neticesi ülkede döviz kıtlığına çözüm yaratmış olması, dövizin fiyatlarında ortaya çıkan veya çıkabilecek dalgalanmalara rağmen ülkenin döviz yokluğu gibi bir sorunla karşılaşmamış veya karşılaşmayacak olmasıdır. 2001 Krizi de dâhil ülkenin daha önce yaşadığı bütün ekonomik krizlerde döviz kıtlığı yaşandığı hatırlanırsa bugün yaşanan dalgalanmaların farklı bir olay olduğu daha kolay görülecektir.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

KAPİTALİZMİN OYUNCAK İKONLARI: FİDEL VE CHE

NAGEHAN ALÇI

Geçtiğimiz çarşamba günü yayımlanan Fidel Castro yazıma gelen tepkiler beni hiç şaşırtmadı maalesef. Maalesef diyorum, çünkü sol kesimden nesnellik beklemek hâlâ bir ütopya. Tam da tahmin ettiğim gibi, Castro’nun ölümü Türk solunun özgürlükçülük ve demokratlık konusunda nasıl riyakâr olduğunu gösterdi. Öte yandan, Türk sağında da ne kadar fazla Fidel hayranı olduğu ortaya çıktı. Türk solunun ‘Fidel kültü’ne tapındığı zaten biliniyordu da Türk sağının tavrı bence şaşırtıcıydı. Zamanında anti-komünizm uğruna ne nutuklar atmışlar, şimdi ise komünist bir diktatörü alkışlıyorlar. Al birini vur ötekine! Totaliter zihniyetin solu-sağı yok. Hepsi aynı kafa... Sadece dış boyaları farklı...

Dünya çapında tanınan, saygıdeğer sosyal bilimci Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu Sabah’ta Castro üzerine mükemmel bir makale yazdı. Muhakkak okumanızı tavsiye ederim. ‘1990’dan beri Uluslararası Af Örgütü’nün ziyaretine izin verilmeyen, bireylerin neden gösterilmeksizin altı aya kadar gözaltında tutulabildiği, ...basın özgürlüğünden bahsedilemediği için sansüre ihtiyaç duyulmayan, farklı cinsel tercih sahiplerinin “ıslah edilme merkezleri”nde “düzeltilmeye” çalışıldığı, muhaliflerin toplantılarına izin verilmeyen bir ülkenin diktatörünün ardından “Commandante Fidel” romantizmi ötesine geçebilen yorum yapılamaması söz konusu sol açısından dilinden düşürmediği pek çok kavramın hamaset ötesinde anlam taşımadığını ortaya koymaktadır’ diyor Hanioğlu.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

KARASIN SEN 7 HAZİRAN!

HÜSEYİN CANAN/ GAZETE İPEKYOL

Hayatınızı şöyle bir gözden geçirerek takvim üzerinde karaladığınız, o gün olmasaydı da olurdu aslında dediğiniz gün ya da günler olmuştur muhakkak. Keşke hiç yaşanmasaydı dediğiniz… Yine olsa aynı hataları asla tekrar yapmazdım dediğiniz… Aslında o gün tekrar yaşansa çok küçük değişikliklerle çok mutlu olabileceğiniz… Ne çok bu özellikleri taşıyan gün var değil mi?

Türkiye tarihi açısından ‘7 Haziran’ bu günlerden sadece biri… Bir çok gün var ancak 7 Haziranın sancılarını sıcağı sıcağına yaşadığımız için sadece bu günü düşünelim.

Aslında hiç fark ettirmeden şöyle usulca, sessizce, topluma nifak tohumlarını eke eke geçti 7 Haziran’ın üzerinden tam bir yıl. Öyle sessizce dediysem iliklerimize kadar hissettiğimiz çatışma ortamını kastetmedim tabiî ki. Ama koca bir yıl geçti tüm yaşananların üzerinden, ömrümüzden, ülkemizden koca bir yıl geçmiş ve biz hala ilk günü aratmayan acıları yaşamaya devam ediyoruz ve daha ne kadar yaşayacağımızı bilemiyoruz.

Bu koca bir yıla ülkemiz adına bir çok başarı sığdırılabilinecekken, son bulan hayatlar, annesiz-babasız kalan evlatlar, evlatsız kalan anne-babalar, acı, keder, bol gözyaşı ve koskoca kara bir yıl olarak geçti tarihimize.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

BU KONU SİZİ İLGİLENDİRMELİ

MİSBAH HİCRİ/ GAPGÜNDEMİ GAZETESİ

Bu gün sizleri çok sinirlendiren bir konuyu paylaşmak istiyorum. Ama tavsiye ve önerileri paylaşmak anlamında fazlasıyla önemli... Biliyorum yangın yerine dönmüş bir ülkenin bunca sorunu varken, kala kala sakıza mı işimiz kaldı, diyebilirsiniz. Ama siz yazıyı bir okuyun neler neler göreceksiniz. Bir çiğnem sakızla kimlere hizmet ettiğimizi göreceksiniz. Sakın kızmayın, okumaya devam ediniz. Sakızın ne melanet bir şey olduğunu eminim biliyorsunuzdur yine de ben sizlere anlatmanın faydası olur sanırım.

Biri can sıkıntısından, biri sigaradan kurtulma adına, biri yüzüne olgunluğun, yaşlılığın izleri düşmesin diye, yüz kaslarını geliştirmek adına çiğner durur. Ama bunlardan en önemlisi yüz felci geçirenlere doktorların tavsiye önemli...Tabii eğlencesine çiğneyen, dişleri temizlensin diye çiğneyenler... Aslında doğu toplumun eğlencesine çiğnediği ve hattı "en büyük balonu kim şişirebilir" diye yarıştığı bir eğlence de kabul edebilirsiniz. Balondan ne çıkacağı meçhul...

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

KÜRESEL DÜNYADA TÜRKİYENİN ÖNEMİ

ŞÜKRÜ KUŞ/URFANATİK HABER SİTESİ

Günümüz dünyasında yaşadığımız bunca acıların sebebini ölümlerin nedenini bilmek, Savaş halinin coğrafyamız ve Orta doğu ekseninde sürdürülmesinin sebeplerini anlamak için iyi bir tarih bilgisine sahip olmak gerekir. Jeopolitik ve coğrafik olarak Asya ve Avrupa bağlantımız hep önem taşıyan bir konumda olduğumuzu derin tarihte ortaya koymuş Osmanlı imparatorluğu döneminde kazanımlarımız gün gibi ortadadır. Birçok milleti içinde barındıran bu koca imparatorluk yıllarca süren savaşlar yaşamış hakimiyetini kaybetmemiştir. Büyük medeniyetler yaşayan bu milletin öz benliği İslam kavramı üzerinde varlığını sürdüren bir millet olmasından kaynaklanıyor olmasıdır. Yüzyıllarca İslam bayraktarlığını yapan bu millet içinde ki ihanet odakları ile yenilgiye uğramış, müstamlake anlaşmalarla koca imparatorluk yerle bir edilmiştir. Küresel dünyanın emperyalist güçleri sömürü düzeninin devam etmesi için kendi hegamonyaları uğruna savaşlarına devam etmekte bölgemizdeki tüm insanlığı tehdit etmeye devam etmektedir. Ülkemizde ki yaşadığımız bu olumsuz gelişmelerinde tek nedeni yeniden dirilişini ortaya koyan ejdadının yolundan giden bir asrın islam liderine sahip olmasıdır. Bugüne geldiğimiz noktada dünya 5 ten büyüktür diyen bir lider çıkmamıştır.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

EĞİTİM EMEKÇİLERİ

FUAT KARATAŞ/ URFA.COM HABER SİTESİ

Her şey bir gece yarısında başladı. Kimine göre planlı, kimine göre erken bir hareket, kimine göre de danışıklı bir döğüş. Henüz kamuoyu tam anlamıyla tatmin olmuş değil o gece yaşanan olaylarla bağlantılı yapılan açıklamalardan. Adına kalkışma denilen bu harekete bulunan insanların amacı gerçekten bir darbe mi yoksa bir kaos ortamı yaratıp puslu havadan karlı çıkmak mı bilinmiyor. Bilinen tek gerçek ortada açıklığa kavuşması gereken bir durum var. İktidar bunun darbe olduğunu söylese de darbecilerin kanadından yapılan açıklamalar ise kesinlikle böyle bir durumun söz konusu olmadığı yönünde.

Darbe yapmayı planlayanlar elbette kendilerini günahsız göstermek için böyle gerçeklikten uzak açıklama yapacaklar. Birde ortada göz ardı edilmemesi gereken bir realite var. Darbeye yeltendiği söylenen güç zaten devletti elle geçirmiş. Devletti oluşturan kurumların karar alıcı yerlerinde bu gelenekten gelen insanlarla dolu. Durum ortada iken neden darbeye yeltensinler gibi bir olasılık da var. Bu hükme varmak için devlet kurumlarından ihraç edilen insanların konum ve sayılarına bakıldığında aleni biçimde ortada. İhraç edilen ve açığa alınanlar direk bağlantılı olarak algılandığında, bu sayının çok daha fazlasıda sempatizan ve bir biçimde kimliğini gizleyen bir kitle var.

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

HAYAT PSİKOLOJİSİ

HÜSEYİN ASLAN/ BALIKLIGÖL.COM HABER SİTESİ

Günlük hayattımızda ister iş yerinde isterseniz arkadaş, eş ve dost çevresinde olsun sürekli bazı şeyleri-şeylerden şikayet ederiz. " örneğin; işyerinde ahmet çok yemek yiiyor veya beraber yemeğe oturuyoruz Rıdvan bizden çok sonra kalkıyor,." Bunlara benzer hayattımızdan surekli tekrarlanan şikayet konularından birkaçı. Enerjimizi bunlara vereceğimize, bu tür kırıcı konuşmalar yapacağımıza, bu enerjimizi kitap okuyarak, spor yaparak vb faaliyetler kullanırsak acaba toplumda nasıl bir iz bırakırız. yorum sizlerin benim yorumum; " ŞİKAYET PSİKOLOJİSİ; TEMBEL İNSANLARIN BAHANESİDİR."

"Hiç kimse hattasız değildir. Tabikide affedilecek-affedilmeyecek hatalar mevcuttur. Ama ne kadar derecesi yüksek bir hattayı affederseniz, sizin de o kadar büyük derecede olduğunuzu gösterir."

" KARANLIK BİR GECEDE YOLCULUK YAPAN BİR GEMİ KAPTANI GİBİ HATALARI AFFEDİN."

YAZININ DEVAMI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

07 Ara 2016 - 06:55 - Gündem



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Ajans Urfa Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Ajans Urfa hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Ajans Urfa editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Ajans Urfa değil haberi geçen ajanstır.


Şanliurfa Markaları

SİZDE BU ALANA REKLAM VERMEK İSTER MİSİNİZ?

+90 (505) 585 67 77
Reklam bilgi